Sonbahardan Çizgiler

Pencerenin kıyısından uçsuz bucaksız uzanan bir ışık hüzmesiydi günün bu saatinde Ankara’nın gecekondu mahalleleri. Yüzümü biraz sola çevirdiğimde karanlığın içindeki soluk belli belirsiz ışık taneleri yerini parlak capcanlı göz kamaştıran bir kristalliğe bırakıyordu. Binalar karanlığı yırtıp geçerek yükseliyordu göğe doğru. Ankara’nın kaderi bu’ydu, neredeyse yüz senedir. Belli belirsiz bir geçişkenlik haliyle Ahmed Arif’in kar altındaki varoşları yerini Ümitköy’de rezidanslara bırakıyordu. Rezidans dediğimiz şey beyaz yakalılara toplu konut demişti bir dostum. Hoş Arif’in varoşları da artık kar altında değil, toplu konut idaresinin boyunduruğu altındaydı belki de.