Yeni Başlayanlar İçin Hollywood

Dünya’nın duyduğu ve izlediği çoğu şey Kaliforniya’da üretilir. Hollywood da  bu sözün  en önden bayrak taşıyanı diyebiliriz. Aslında serüvenin başlangıcı pek de bu topraklara dayanmaz. İlk filmler New York civarlarında çekilmiş ama bizim ünlü mucit ThomasEdison sinema patentlerini eline alınca işler zora girmiş. Yapımcılar Edison’un avukatlarından kaçmak için gerekirse Meksika sınırına kadar gitmeyi; sorun çıkarsa Meksika’ya sığınmayı göze almışlar. İşte bu koşullar altında Meksika sınırına yakın, setler için açık alanlara sahip,  Kaliforniya’ya bağlı Los Angeles kentinin bu bölgesi o zamanlardan beri bu önemli kültüre ev sahipliği yapıyor.

Bu özel kültürden bahsederken bir isme ayrı parantez açmak istiyorum. Daha sinemanın sanat mı değil mi tartışmalarının konu olduğu zamanlarda tiyatro geleneğinden gelip müzikhollerde çalışıyordu şimdiki aktör ve aktrislerin ataları. Bu yüzdendir ki sesli filmlere kadar olan süreçte fiziksel komedi hakimdi. Dönemin ‘’King of Comedy’’(Komedinin Kralı) lakaplı fiziksel komedi uzmanı Mack Sennet (500’den fazla kısa filmi var kendisinin) bir çocuğu işe alır. Adı mı?  Charles Spencer Chaplin. 12 yaşındayken alkolik babasını kaybetmiş, annesinin de akli sebeplerle hastaneye kaldırılması üzerine sokaklarda çok da kolay olmayan bir hayat sürmüş bu çocuk. Şimdilerde duymayanımız yoktur herhalde bu ismi. Peki neydi onca yıllık sinema tarihinde bu adamı unutulmaz yapan? 72 film yönetmiş 86 filmde oynamış ama bu rakamların ötesinde, ilk yıllarında dalga geçilen sinema kültürünün sanat olduğunu kanıtlamıştır. Sokaklarda aç dolaşan içine kapanık bir çocukluk geçirmesinden olsa gerek ‘The Kid’ filminde bu zor koşulları oldukça iyi yansıtmıştır izleyiciye. Ayrıca kendisiyle özdeşleşen Charlot (Şarlo) karakteriyle toplumun her kesimine hitap etmiş her kesimce sevilmiştir. Melon şapkası, her an değişen mimikleri, büyük ayakkabıları, garip yürüyüşü ve çevredeki nesneleri çok iyi kullanması Şarlo karakterinin unutulmazlar arasına yazdıran sadece birkaç unsur. Ama izlerken herkesin kendinden bir şeyler bulabilmesidir bence bu karakteri ve kişiyi unutulmaz yapan.

Hollywood sözü geçer de Oscar’dan bahsetmezsem ayıp olurdu koca tarihe. Gerçi şimdilerde pek çok hediyelik eşyacıda bulabiliyorsunuz o sarı (24 ayar altın kaplamalıymış bu arada ) heykelciği. Öte yandan onun orijinalini alabilmek için ne yakışıklı çocuklar harcandı bir bilseniz.(Johnny Depp, Tom Cruise, Robert Downey Jr. ve Brad Pitt’in hala bireysel bir Oscar’ı bulunmamakta. Leonardo DiCaprio neyse ki 2016’da kavuştu ödülüne ) Rekorlardan bahsetmek gerekirse, sadece üç film Big Five olarak adlandırılan En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Aktör, En İyi Aktris ve En İyi Senaryo ödüllerinin hepsini birden kazandı. Bu filmler; Bir Gecede Oldu (1934), Guguk Kuşu (1975) ve Kuzuların Sessizliği (1991). Guguk Kuşu’ndaki performansıyla Oscar alan Jack Nicholson’a deli rolü o kadar çok yakıştı ki 5 yıl sonra bir Stanley Kubrick filmi ‘The Shining’te (Cinnet) oynadı o da yetmedi 1989 yılında yine akli dengeleri yerinde olmayan Batman’in rakibi Joker’i canlandırdı. Şu sıralarda Staples Center’da fanatiği olduğu Los Angeles Lakers maçlarını izlerken bulabilirsiniz kendisini. Sezonu konferansında sonuncu bitiren ve süperstarı Kobe Bryant’ı emekli eden Lakers maçlarında çıldıran bir Jack Nicholson görürseniz bilin ki bu sefer rol yapmıyordur. Kuzuların Sessizliği’yle Anthony Hopkins’e değinmezsem Hannibal’ın gazabına uğrayabilirdim. O ünlü Hannibal Lecter karakterini yalnızca 16-17 dakika canlandırması yetti Oscar’ı alabilmesi için. Rekor demişken En İyi Aktör ödülünün rekortmen ismi 3 ödülle Daniel Day-Lewis gelir akıllara. Son Mohikan, Lincoln, New York Çeteleri derken girmediği rol kalmadı sanırım bu adamın. Lewis’in ardından bizim deli oğlan Jack Nicholson geliyor 2 ödülüyle. Rekortmen filmlerde ise üç film 11 Oscar heykelciği birden almayı başardı. Bunlar: Ben-Hur (1959), Titanic (1997) ve Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü (2003)

Biraz türlerden ve iyi örneklerinden bahsedeyim. Herkesin yoğurt yiyişi farklı olunca çok değişik türler çıkmış ortaya yıllar boyunca. Ama ben 10 tür 10 film yazmayı düşündüm. Tabi ki de bir türün sadece bir tane güzel filmi yok bu yüzden bu listeyi hazırlarken kaç filmin hakkını yediysem affola. Listede karışıklık olmaması için hem orijinal adını hem de Türkçe’ye çevrilen adına yer verdim. Neden mi, şöyle bir örnek vereyim piyasada adı ‘’Köstebek’’ olan 4 tane film var mesela. Neyse hazırsanız başlayalım.

Müzikal türüyle başlamak gerekirse, teknolojinin kendini fazla hissettirmediği 50’li yıllarda efektler değil oyuncu performansları ön plandaydı. İşte bunu güzel bir örneği: ‘’Singin’ in the Rain’’ (Yağmur Altında). Müzikal sevmeseniz bile başrol oyuncusu Gene Kelly’nin o tanıdık Singin’ in the Rain şarkısı eşliğinde yaptığı dans ve yardımcı oyuncu Donald O’Connor’ın enerji dolu performanslarını izlemenizi kesinlikle öneririm.

Aksiyon dalında o kadar çok film var ki bu seçimin zor olduğunu söyleyebilirim ama ‘’Die Hard’’ (Zor Ölüm) bazı yönleriyle diğer filmlerden ayırıyor kendini. Şimdi eski popülerliği kalmasa da Supernatural dizisini hatırlarız. Oradaki karizmatik karakter Dean Winchester sanki bana bir yerden tanıdık geliyor: John McClane (Bruce Willis). Aksiyon sahnelerinin yanında ince ayrıntılardan ve esprilerden de hoşlanıyorsanız bu filmi çok seveceksiniz. Dipnot: Serinin geri kalan filmleri ilki kadar etki yapmamıştır.

Savaş yıllar boyunca birçok filme konu oldu. Genelde savaşın insanlar üzerine etkileri işlendi lakin Steven Spielberg gibi bir yönetmenin elinde bu konu bir başyapıta kavuştu. Speilberg’e en iyi yönetmen Oscar’ını kazandıran ‘’Saving Private Ryan’’ (Er Ryan’ı Kurtarmak) daha 5. dakikasından savaşın içine alıyor bizi. Her sahnesinde en ince ayrıntılarına kadar işlenmiş ve büyük bir titizlikle çalışıldığı belli filmde. Bundan dolayı filmi mümkünse HD ve ses sistemiyle beraber izleyin.

Animasyonun sadece çocuklara hitap ettiği düşünülür. Bu filmler bazen çocuğuyla güzel vakit geçirmek isteyen bir babanın fikri bazen de yaramaz çocuğu dize getirmek için kullanan zeki bir annenin fikridir. Ancak o renkli dünyanın içinde insanları eğlendirdiği kadar düşündürdüğü yapıtlar da var. Oscar’lı animasyon filmi ‘’Wall-E’’ iki robotun ilginç aşk hikayesini anlatıyor ama insanlar üzerine güzel tespitler de bulunduruyor. Her yaşa hitap eden bir animasyon için izleyebilirsiniz.

Bilim Kurgu filmleri tarih boyunca teknolojinin ilham kaynağı olmuştur. İnsan bilim kurgu filmleriyle taslağı hazırlamış teknoloji ve bilimle üretmiştir. Tabi bilim kurgu deyince akla zamanda yolculuk fantezisinin gelmesi doğal. ‘’Back to the Future’’ (Geleceğe Dönüş) bu konuyu en güzel işleyen film. Tabi ki de kusursuz değil. Zaten böylesine karmaşık bir konuda mükemmellik beklenemez. Eğlenceli ve farklı bir seri izlemek isterseniz serinin 3 filmi de beklentilerinizi karşılayacaktır.

Western tarzı denince akla ilk kim gelir? Clint Eastwood. Tamam soyadıyla tezatlık olabilir ama bu işi hakkıyla yaptığı kesin. İyi, Kötü ve Çirkin’in iyisi bu ağır abimiz belirli bir üne kavuştuktan sonra başrol kesmez artık onu, yönetmen koltuğuna da geçmeye karar verir. İyi bir örnek: ‘’Unforgiven’’ (Affedilmeyen) bir başka sevdiğimiz abimiz Morgan Freeman ile beraber Clint Eastwood’un yıldızlaştığı hoş bir film. Ha şunu da söylemeden geçmeyeyim 1993’ün hem en iyi filmini hem de en iyi yönetmenini kapmıştır bu film.

Polisiye mi istediniz? Bir tane karizmatik (Kevin Spacey) bir tane güçlü kuvvetli polis (Russel Crowe) onların yanına da en iyi yardımcı kadın Oscar’lı, çekici mi çekici bir kadın (Kim Basinger) koyalım. Hadi bi de üstüne en iyi senaryo Oscar’ını ekleyelim de pastanın çileği olsun. Hiç sıkmadan izletsin, 138 dakika su gibi akıp geçsin. Hangi filmden bahsediyorum: ‘’L.A. Confidential’’ ( Los Angeles Sırları). Bu türü sevenlere duyurulur.(Hush-Hush)

Suç ve Gizem farklı türler ama genelde birlikte kullanıldığından ben de birleştirdim ikisini. Şimdi herkesin bildiği bir seriden bahsedeceğim: Batman. Bir çizgi roman karakteri olmasına rağmen Christopher Nolan işe el atmadan önce hali hazırda 5 tane Batman filmi bulunuyordu. Tabi Nolan’ın elinde hak ettiği değeri gördü bu seri. Gerçi Nolan’ın huyudur film hemen anlaşılmaz biraz kafa patlatmak gerekir ama 3 Harika film yaptı bu yönetmen hepsi birbirinden güzeldi. Ancak 2. filmi ‘’The Dark Knight’’ (Kara Şövalye) Joker karakterinin bulunduğu tek film olmasıyla diğerlerinden burun farklıyla daha güzel bence. Zaten IMDB Top250’de hala 4.lüğünü korur. Bir hatırlatma, Joker’i canlandıran Heath Ledger film çekimlerinden 2 ay sonra dünyaya göz yummuştur. #Ripheathledger

Gerilim konusunda kült bir film: ‘’The Departed’’ (Köstebek) Martin Scorsese’nin imza filmlerinden biridir bu film. Zaten kendisine tek (maalesef tek) Oscar’ını kazandırmıştır. Onun haricinde en iyi film, en iyi senaryo gibi 3 oscar daha almıştır bu güzelim film. Sonu gerçekten çok acayip olmakla birlikte bir de kadroyu sayayım da  iştahınız biraz daha açılsın: Leonardo DiCaprio, Matt Damon, Jack Nicholson, Mark Wahlberg…

Drama dalında bir kült filmle kapatacağım listemi. En sevdiğim yönetmenin (David Fincher) filmini sona sakladım tabi ki: ‘’Fight Club’’ (Dövüş Kulübü) ‘Dövüş Kulübü bir dövüş filmi değildir’ gibi bir klişe laf var ki sonuna kadar haklı. Film hakkında spoiler vermemek için konusundan bahsetmeyeceğim. Bu film toplum tarafından tutulduktan sonra bu konuya benzer birçok film yapıldı ama hiçbiri ‘Bir Fight Club değil’ benim gözümde.

Eğer benim listemden sıkılırsanız size 2 liste daha ayarladım en güncel halleriyle:

Tüm Zamanların En Yüksek Hasılat Yapanları:

1) Avatar (2009)

2) Titanic (1997)

3) Star Wars: Güç Uyanıyor (2015)

4) Jurassic World (2015)

5) Yenilmezler (2012)

6) Hızlı ve Öfkeli 7 (2015)

7) Yenilmezler: Ultron Çağı (2015)

8) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 (2011)

9) Frozen (Karlar Ülkesi) (2013)

10) Iron Man 3 (2013)

 

IMDB Top 250:

1) Esaretin Bedeli (1994) – 9,2

2) Baba (1972) – 9,2

3) Baba 2 (1974) – 9,0

4) Kara Şovalye (2008) – 8,9

5) Schindler’in Listesi (1993) – 8,9

6) 12 Öfkeli Adam (1957) – 8,9

7) Ucuz Roman (1994) – 8,9

8) Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü (2003) – 8,9

9) İyi, Kötü ve Çirkin (1966) – 8,9

10) Dövüş Kulübü (1999) – 8,8

 

En çok hasılat yapanlar listesi yıllar içerisinde daha çok değişecek gibi görünüyor. Listede 4 tane 2015 filmi de bunu kanıtlar nitelikte. Bu bakımdan IMDB’nin listesi daha sabit ve kült filmler içeren bir liste. Zaten son yıllarda ilk ondaki filmler sadece kendi aralarında yer değiştiriyor. Tercih sizin elinizde 3 tane liste var. Son olarak filmsiz kalmayın sağlıcakla kalın.

Yorum bırakın